Birçok eserde Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışından sonra Giresun bölgesindeki Kuva-yı Milliye faaliyeti yürüten Osman Ağa ile Havza'da buluştuğu ileri sürülmektedir. Mustafa Kemal Paşa gerçekten de Osman Ağa ile görüşmüş müdür?
Mustafa Kemal Paşa ile Osman Ağa'nın Havza'da buluştuğuna dair referans kabul edilen eserlerden ilki, Emekli süvari Albayı ve Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı Hüsamettin Ertürk'ün uzun yıllar sonra Samih Nafiz Tansu'ya yazdırdığı anılarıdır. Anılar, bu görüşmeyle ilgili olarak şu bilgiyi vermektedir:
"Havza'da geçen günlerin ikinci mühim hadisesi, buraya Pontusçulara karşı kurduğu çetelerle başarılı bir mücadeleye girişmiş bulunan Giresunlu Topal Osman'ın daveti olmuştu. Bu konuşmada Mustafa Kemal Paşa, Ağa'ya: 'Osman Ağa demişti, İstanbul hükümetinden gelmiş aksine emirler olsa bile, sen gene Pontusçularla sonuna kadar mücadeleye devam edecek ve bunların tenkilinde bulunacaksın, işine sakın ola ki nihayet verme, bilakis hız ver!...' diye de emir buyurmuşlardı. Karadeniz kıyılarında Pontusçular kazanamamışlarsa, bu işte Giresunlu Topal Osman Ağa'nın büyük bir rolü olmuştur. Ne yazık ki sonradan siyaset ihtirasları ve bazı kimselerin teşvik ve ifsadı, Osman Ağa'yı Atatürk aleyhine harekete sevk etmiş, uzun bir müsademeden sonra, bu yanlış yol üzerinde Osman telef olmuştu".
Hüsamettin Ertürk, bu bilgileri o yıllarda Mustafa Kemal Paşa'nın maiyetinde bulunan yaveri Yüzbaşı Cevat Abbas Bey'den (1877-1941) aldığını belirtiyor. Oysa Cevat Abbas Bey, yayınlanan kendi anılarında, bu olaydan bahsetmezken, Mustafa Kemal Paşa ve Osman Ağa buluşması hakkında Ertürk'ün anlattıklarını destekleyecek bir olaya da değinmiyor. Dolayısıyla Hüsamettin Ertürk'ün sözünü ettiği Havza buluşması, ihtiyatlı bir yaklaşımla en başta belgelenemediği ve başka kaynaklarca teyit edilemediği için yeterli ve geçerli kabul etmek mümkün değildir.
Havza buluşması konusunda daha ayrıntılı bilgiler veren Hasan İzzettin Dinamo (1909-1989) ise, roman üslubuyla kaleme aldığı eserinde kaynak belirtmeden buluşma hakkında şunları söylüyor:
"Mustafa Kemal Paşa Havza'da iken, Samsun Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti'nden gönderilen biri tarafından Osman Ağa'ya bir mektup ulaştırarak onunla görüşmek istediğini bildirmiştir. Bu mektup üzerine, Kayadibi köyünde kaçak olarak bulunan Osman Ağa, beş arkadaşıyla birlikte motorla Samsun'a gitmiş, oradan yaylı arabalarla Havza'ya geçmiştir. Osman Ağa ve arkadaşları Mustafa Kemal Paşa'nın kaldığı otele gelmişler ve emir eri Halit tarafından karşılanmışlardır. Osman Ağa hakkında önceden bilgi sahibi olan Mustafa kemal Paşa, Pontusçuların eylemleri konusunda Osman Ağa'dan bilgi almıştır. Mustafa Kemal Paşa, bölgedeki Pontusçularla aynı şekilde mücadele etmek ve Giresun'da milli teşkilatlanma yapmak üzere Osman Ağa'yı bu görüşmede görevlendirmiştir".
Kaynak1: Samih Nafiz Tansu, İki Devrin Perde Arkası, İstanbul 1969, s.346
Kaynak2: Süleyman Beyoğlu, Milli Mücadele Kahramanı Giresunlu Topal Osman Ağa, İstanbul 2009, s.59-61
Kaynak3: Cevat Abbas Gürer, Ebedi Şef Kurtarıcı Atatürk'ün Zengin Tarihinden Birkaç Yaprak, İstanbul 1939
Kaynak4: Turgut Gürer, Atatürk'ün Yaveri Cevat Abbas Gürer Cepheden Meclise Büyük Önder İle 24 Yıl, İstanbul 2006
Kaynak5: Cevat Abbas Gürer, Atatürk'ün Hayatından Yazılmamış Hatıralar, Yeni Sabah Gazetesi, 14Şubat-25 Şubat 1941
Kaynak6: Hasan izzettin Dinamo, Kutsal İsyan, II, İstanbul 1966, s.379-385
This site uses cookies from Google to deliver its services and analyze traffic. Your IP address and user-agent are shared with Google along with performance and security metrics to ensure quality of service, generate usage statistics, and to detect and address abuse
20 Kasım 2012 Salı
19 Kasım 2012 Pazartesi
Mehmet Feridunoğlu'nun Söylemi
Mehmet Feridunoğlu, Topal Osman'ın torunlarından biridir.
Dedemin vatan için yaptıkları, Atatürk'e bağlılığı herkesçe bilinmektedir. Ölümü ise büyük bir talihsizliktir. Atatürk 1924 senesinde Giresun'a geldiğinde babam Mustafa Bey kendisine, babam nerede, diye sorduğunda, yanağın okşayıp, baban siyasete kurban gitti yavrum demişti. Dedemin ölüm olayını gündeme getirmek bizi bir yere vardırmaz. Önemli olan onunla birlikte iki tane gönüllü alayının İstikla Harbi'nde, Atatürk yolunda ve idaresinde kahramanlıklarını ölümsüzleştirebilmektir.
Kaynak: Mustafa Dağ, Bulutlar Ardında Bir Yüce Kahraman Osman Ağa, Giresun dergisi,sayı:11(Nisan 1987),s. 21
Dedemin vatan için yaptıkları, Atatürk'e bağlılığı herkesçe bilinmektedir. Ölümü ise büyük bir talihsizliktir. Atatürk 1924 senesinde Giresun'a geldiğinde babam Mustafa Bey kendisine, babam nerede, diye sorduğunda, yanağın okşayıp, baban siyasete kurban gitti yavrum demişti. Dedemin ölüm olayını gündeme getirmek bizi bir yere vardırmaz. Önemli olan onunla birlikte iki tane gönüllü alayının İstikla Harbi'nde, Atatürk yolunda ve idaresinde kahramanlıklarını ölümsüzleştirebilmektir.
Kaynak: Mustafa Dağ, Bulutlar Ardında Bir Yüce Kahraman Osman Ağa, Giresun dergisi,sayı:11(Nisan 1987),s. 21
Falih Rıfkı'nın Değerlendirmesi
Bir zamanlar Topal Osman Karadeniz kıyılarının destan kahramanı idi. Pontus Rum krallığını kurmak için silahlanan çeteler; Türk köylerine ölüm, talan ve ateş saldıkları zaman, karşılarına o ve onun gibi yiğitler çıktı. Yunan istilasının ilk aylarında Türk halk edebiyatı Demirci Mehmet Efe'nin şöhreti ile çalkalanmıştır. Atlı çetelerin başında yıldırım hızı ile isyandan isyana koşan ve hepsini olduğu yerde bastıran Çerkes Ethem, bir gün millet meclisinde göründüğü vakit bütün milletvekilleri onu ayağa kalkarak selamladılar ve alkışladılar.
Kaynak: Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım,I,s.149
Kaynak: Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım,I,s.149
Dr. Rıza Nur'un Tasviri
Zavallı Ağa şu vatana üç, dört yıldır bence büyük hizmetler etmiş, kellesi koltuğunda çalışmıştır. Çok ve müthiş hunhar idi. Ama kestiği adamlar da yani Rumlar da Samsun havalisinde Türkleri müthiş katliam etmişlerdi. Hem pek Türkçü, vatanperver, gayretli ve Müslüman idi... Zavallı ümmi ve cahil idi, fakat aklıselimi galip bir adamdı. Derdi ki:
"Ben çok iş ettim. Ben kurtulur muyum sanırsınız? Vatana hizmet ettim ama bir gün beni harcarlar..."
Hala Osman'a acırım. Bir gün Maliye Vekili Ferid'in odasında ve beş altı vekilin yanında:
"Ben cahilim, fakat Türküm, Müslümanım. Bu iki gayretle iyi yapıyorum diye yapıyorum. Yanlışsa doğrusunu gösterin, öyle yapayım", demişti.
Bu faciayı, Osman'ı hatırladıkça hep bu sözleri kulağımda çınlar. O yeni bir Köroğlu'dur. Menkıbelerini bir hikaye veya gülgülü opera halinde yazmak istedim.
Kaynak: Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım,II,s. 1036; Rıza Nur, Osman Ağa'nın menkıbelerini bir tiyatro oyunu olarak kaleme aldı (Rıza Nur, Topal Osman [çev.Abdurrahman Dilipak], İstanbul 2001)
"Ben çok iş ettim. Ben kurtulur muyum sanırsınız? Vatana hizmet ettim ama bir gün beni harcarlar..."
Hala Osman'a acırım. Bir gün Maliye Vekili Ferid'in odasında ve beş altı vekilin yanında:
"Ben cahilim, fakat Türküm, Müslümanım. Bu iki gayretle iyi yapıyorum diye yapıyorum. Yanlışsa doğrusunu gösterin, öyle yapayım", demişti.
Bu faciayı, Osman'ı hatırladıkça hep bu sözleri kulağımda çınlar. O yeni bir Köroğlu'dur. Menkıbelerini bir hikaye veya gülgülü opera halinde yazmak istedim.
Kaynak: Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım,II,s. 1036; Rıza Nur, Osman Ağa'nın menkıbelerini bir tiyatro oyunu olarak kaleme aldı (Rıza Nur, Topal Osman [çev.Abdurrahman Dilipak], İstanbul 2001)
Süleyman Beyoğlu'nun Kaleminden Topal Osman
Düzenli bir eğitim almamış olan Osman Ağa, Milli Mücadele'ye ilk katılanlardandır. Atatürk'ün deyimiyle "hizmet ve vatanseverliği takdire değer" şahsiyet.
Pek çok Kuva-yı Milliye lideri hakkında olduğu gibi onun hakkında da olumlu veya olumsuz görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşlerin başında, Anadolu'nun muhtelif yerlerinde ortaya çıkan Kuva-yı Milliye liderlerinin kanunsuz uygulamalar yaptıkları ve şahsi menfaat sağladıkları iddiaları geliyor. Osman Ağa'nın faaliyetlerini değerlendirirken, öncelikle, Türkler üzerinde uygulandığı iddia edilen baskının, Kuva-yı Milliye birliklerinin Anadolu'nun diğer bölgelerinde uyguladıkları baskılardan önemli bir farklılık göstermediği bilinmelidir. Yine bilinmelidir ki, devlet otoritesinin zayıfladığı, hukukun hakim olmadığı, ekonomik ve sosyal dengesizliklerin bulunduğu zaman ve durumlarda, kanun dışı bazı oluşumların ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Dönemin sivil direniş örgütlenmeleri bilhassa azınlıkların yoğun bulunduğu işgal edilmiş veya edilmesi muhtemel mahallelerde ortaya çıkmış, yani Kuva-yı Milliye çetelerinin oluşumunda azınlıkların ve düşman devletlerinin Müslümanlara karşı haksız uygulamaları büyük ölçüde etkili olmuştur. Birinci Dünya Harbi'ne kadar Osman Ağa'nın da, bölgesindeki Rum ve Ermenilerle dikkate değer bir sorunu olmamıştır. Ancak Osman Ağa'yı tarih sahnesine, büyük kırılmada, azınlıkların tavırları ve iç güvenliğin sağlanamaması gibi faktörler çıkarmıştır. Bu tarih sahnesine çıkış anında, Osman Ağa'nın üzerine gittiği Rumların çoğunluğu sıradan Osmanlı vatandaşı değil örgütlü Pontusçulardır. Anadolu'daki Rumluk faaliyetlerinin Yunanlıların İzmir'i işgalinden sonra hızlanmasıyla Osman Ağa hakkında bölge Rumlarının şikayetleri de giderek artmış, hatta uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Gerçekten de, Osman Ağa bir zaman sonra Giresun ve çevresinde Pontusçu Rumların korkulu rüyası olmuştur. Ancak Stefanos Yerasimos bile "Giresun'da uygulanan baskının Topal Osman'ın kişiliğinden mi yoksa Giresun'un aynı zamanda Rumlar tarafından bir operasyon alanı seçilmiş olması nedeniyle bölgenin özelliklerinden mi kaynaklandığı" konusunda karar verememiştir. Osman Ağa'nın Giresun'daki otoriter uygulamaları, mahalli yetkililerce de her zaman hoş karşılanmamış ancak buna karşın etkili tedbirler alınamamıştır. Bölgedeki askeri makamların alabildikleri tedbir en fazla Osman Ağa'yı himaye altına almak olabilmiştir.
Hakkındaki tüm tartışma ve iddialara rağmen, Osman Ağa yaşamının sonuna dek faaliyetleri ve benimsediği siyasetlerle, Mustafa Kemal Paşa'nın yanında yer almıştır. Onun önderliğindeki Giresun alaylarının Koçgiri, Pontus İsyanı ve Sakarya Meydan Muharebesi'ndeki hizmetlerini inkar etmek mümkün değildir. Üstelik Milli Mücadele boyunca düşmanla çarpışan, onun kurduğu 42. ve 47. alayların donanım ve iaşeleri de tümüyle Giresunlularca sağlanmıştır. Fakat Osman Ağa yaşamıyla olduğu kadar ölümüyle de tartışılmıştır. Ve onun serüveninin sonu olan, Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey'in öldürülmesi olayı, günümüze kadar uzanan süreçte hala aydınlığa kavuşmamış olaylardan biri olarak tarihimizdeki önemini koruyacaktır. Çünkü yargılanmadan ölümüyle sonuçlanan bu olaydan sonra Osman Ağa ne yazık ki bazı gerçekleri de beraberinde götürmüştür. İşte bu nedenledir ki, onu bir katil olarak görmek veya göstermek yargısız infazdır. Tarihin karanlıklarına karışan, hükmü zor verilebileccek kimi olaylara karşın şunu biliyoruz ki, o, bütün yaptıklarının milletin yararına olduğuna inanıyordu ve bugün, belki geçmişte olduğundan çok daha fazla Giresun ve Giresunlularla özdeşleşti. Kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin Osman Ağa, kendisini en iyi tanıyan Giresunlular için bugün de bir kahramandır. Peki, gerçek nedir?Ya da Osman Ağa gerçeğine nasıl ulaşabilirim?
Osman Ağa'yı anlamak için şu soruya cevap aranmalıdır:
Osman Ağa'nın faaliyetleri kimin lehinedir?
Kaynak: Süleyman Beyoğlu, Milli Mücadele Kahramanı Giresunlu Osman Ağa,s.18-19,İstanbul 2009
Pek çok Kuva-yı Milliye lideri hakkında olduğu gibi onun hakkında da olumlu veya olumsuz görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşlerin başında, Anadolu'nun muhtelif yerlerinde ortaya çıkan Kuva-yı Milliye liderlerinin kanunsuz uygulamalar yaptıkları ve şahsi menfaat sağladıkları iddiaları geliyor. Osman Ağa'nın faaliyetlerini değerlendirirken, öncelikle, Türkler üzerinde uygulandığı iddia edilen baskının, Kuva-yı Milliye birliklerinin Anadolu'nun diğer bölgelerinde uyguladıkları baskılardan önemli bir farklılık göstermediği bilinmelidir. Yine bilinmelidir ki, devlet otoritesinin zayıfladığı, hukukun hakim olmadığı, ekonomik ve sosyal dengesizliklerin bulunduğu zaman ve durumlarda, kanun dışı bazı oluşumların ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Dönemin sivil direniş örgütlenmeleri bilhassa azınlıkların yoğun bulunduğu işgal edilmiş veya edilmesi muhtemel mahallelerde ortaya çıkmış, yani Kuva-yı Milliye çetelerinin oluşumunda azınlıkların ve düşman devletlerinin Müslümanlara karşı haksız uygulamaları büyük ölçüde etkili olmuştur. Birinci Dünya Harbi'ne kadar Osman Ağa'nın da, bölgesindeki Rum ve Ermenilerle dikkate değer bir sorunu olmamıştır. Ancak Osman Ağa'yı tarih sahnesine, büyük kırılmada, azınlıkların tavırları ve iç güvenliğin sağlanamaması gibi faktörler çıkarmıştır. Bu tarih sahnesine çıkış anında, Osman Ağa'nın üzerine gittiği Rumların çoğunluğu sıradan Osmanlı vatandaşı değil örgütlü Pontusçulardır. Anadolu'daki Rumluk faaliyetlerinin Yunanlıların İzmir'i işgalinden sonra hızlanmasıyla Osman Ağa hakkında bölge Rumlarının şikayetleri de giderek artmış, hatta uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Gerçekten de, Osman Ağa bir zaman sonra Giresun ve çevresinde Pontusçu Rumların korkulu rüyası olmuştur. Ancak Stefanos Yerasimos bile "Giresun'da uygulanan baskının Topal Osman'ın kişiliğinden mi yoksa Giresun'un aynı zamanda Rumlar tarafından bir operasyon alanı seçilmiş olması nedeniyle bölgenin özelliklerinden mi kaynaklandığı" konusunda karar verememiştir. Osman Ağa'nın Giresun'daki otoriter uygulamaları, mahalli yetkililerce de her zaman hoş karşılanmamış ancak buna karşın etkili tedbirler alınamamıştır. Bölgedeki askeri makamların alabildikleri tedbir en fazla Osman Ağa'yı himaye altına almak olabilmiştir.
Hakkındaki tüm tartışma ve iddialara rağmen, Osman Ağa yaşamının sonuna dek faaliyetleri ve benimsediği siyasetlerle, Mustafa Kemal Paşa'nın yanında yer almıştır. Onun önderliğindeki Giresun alaylarının Koçgiri, Pontus İsyanı ve Sakarya Meydan Muharebesi'ndeki hizmetlerini inkar etmek mümkün değildir. Üstelik Milli Mücadele boyunca düşmanla çarpışan, onun kurduğu 42. ve 47. alayların donanım ve iaşeleri de tümüyle Giresunlularca sağlanmıştır. Fakat Osman Ağa yaşamıyla olduğu kadar ölümüyle de tartışılmıştır. Ve onun serüveninin sonu olan, Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey'in öldürülmesi olayı, günümüze kadar uzanan süreçte hala aydınlığa kavuşmamış olaylardan biri olarak tarihimizdeki önemini koruyacaktır. Çünkü yargılanmadan ölümüyle sonuçlanan bu olaydan sonra Osman Ağa ne yazık ki bazı gerçekleri de beraberinde götürmüştür. İşte bu nedenledir ki, onu bir katil olarak görmek veya göstermek yargısız infazdır. Tarihin karanlıklarına karışan, hükmü zor verilebileccek kimi olaylara karşın şunu biliyoruz ki, o, bütün yaptıklarının milletin yararına olduğuna inanıyordu ve bugün, belki geçmişte olduğundan çok daha fazla Giresun ve Giresunlularla özdeşleşti. Kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin Osman Ağa, kendisini en iyi tanıyan Giresunlular için bugün de bir kahramandır. Peki, gerçek nedir?Ya da Osman Ağa gerçeğine nasıl ulaşabilirim?
Osman Ağa'yı anlamak için şu soruya cevap aranmalıdır:
Osman Ağa'nın faaliyetleri kimin lehinedir?
Kaynak: Süleyman Beyoğlu, Milli Mücadele Kahramanı Giresunlu Osman Ağa,s.18-19,İstanbul 2009
15 Ekim 2012 Pazartesi
Madam Blanche Norton'un Kaleminden Topal Osman
Madam Blanche Norton: Amerikan Yardım Teşkilatları görevlisi.
Mütareke yıllarındaydı. Bu uzun yıllar içinde Türkiye'de kalan çeşitli toplulukların kaderi, milletin hedefini tayin eden beş kişinin elindeydi. Gerginlik bu uzak Karadeniz şehrinde bile hissediliyordu. Rum ahalisi arasında kopma noktasında asabi gerginlik hüküm sürmekteydi. Etki altında kalan diğer insanlar gibi onların hisleri de Paris'te üretilen teorilerle tamamen yanlış istikametlere sürüklenmekteydi.
Bir gün büyük ümide kapılırken ertesi gün derin bir yeise gömülmek arasında değişik bir ruh haleti içinde kalıyorlardı. Türkler yavaş yavaş uğradıkları yenilgiyi unutmaya başlıyor ve direnmek üzere cesaretlerini topluyorlardı. Bütün bu değişiklikler, caddelerdeki Rum ve Türklerin yüzlerinden okunabiliyor ve sevinç ve yeis iki toplum arasında devamlı yer değiştiriyordu. Balkan Savaşından önce Osman Ağa mütevazı bir balıkçıydı. Fakat uzak savaş alanlarına gönüllü olarak gitmiş ve topal bir bacakla ama kahraman olarak Giresun'a dönmüştü. Birin Dünya Savaşı ona şöhretini daha da artırmak için büyük bir şans vermişti. Dağlardaki çetelerin reisi olarak oloğanüstü vatanseverliği ile sağladığı şöhretini artırmak için Ermenilerin imhası için verilmiş emirleri harfiyen yerine getirecekti(?). Ermeni olaylarından sonra otoritesini daha da artırdı ve nihayet diktatör olma noktasına kadar ulaştı. Onda tuhaf bir güç mevcuttu. Bütün şehir Türkler, Rumlar, Levantenler ve biz Amerikalılar onun kişiliğinden etkilenmiş durumdaydı. Aşırı milliyetçiydi ve milletinin tam Müslüman olmayan usnsurlarını elinin bir hareketi ile hiç düşünmeden rahatlıkla feda edebilirdi. Bütün Avrupa hükümetlerine karşı son derece saygısızdı. Trabzon'daki araştırmalarım sırasında şahit oldum, Türkler arasında doğum oranı çok düşüktü. Bu durum bütün vatanseverler kadar Osman Ağa için de önemli bir husustu. Ülkenin gelecekteki büyüklüğüne ters düşen,çok önemli bu konuda bir reform yapmayı ve tedbir almayı düşünüyordu. Onun metotları kestirme yoldan olmakla beraber inkar edilemez bir şekilde etkili olmaktaydı. İşret ve fahişelik yasaklandı. Zaman zaman bizzat kendisi çarşıya dalıyor ve şarap fıçılarını kendi eliyle deviriyordu. Aynı şekilde istenmeyen kadınları şehir dışına sürüyordu. Bu gibiler Osman Ağa'nın reformlarını tehlikeye düşürecek birer engel olarak kabul ediliyordu. Bu bakımdan doğru kimselerin tanınabilmesi için onların saçlarını traş ettiriyor, şehri terk etmeye zorluyordu. Gidecek yer bulamayanlar da denizin dibini boyluyordu. İşretin ve faydasız kadınların ortadan kaldırılması belediye reisinin tek reformu değildi. Bazı Türk kadınlarının düşük doğum oranı ile Levantenleri taklit etmeye başladıklarını keşfeden Osman Ağa kadınları eğitmek ve gittikleri yanlış yolu göstermek gayretini de kafi görmemişti. Zenginlerin tepesine binmiş,topuk yüksekliği ve etek boyu konusunda standartlar geliştirmiştir. Bu standartlara uymayanların vay haline... Adı dillerden düşmeyen bu despotu hiç görmemiştim ve çok merak ediyordum. İki yanı kır saçlı bir adamdı. Önce bize hiç bakmadı. Sonra gözlerini yavaş yavaş bana çevirdi. Bronz bir yüzde soluk mavi gözlerle sabit nazarlarono bana dikti. Bu kırmızı fesli yüze hayranlıkla bakarken Giresun'da son zamanlarda meydana gelen hadiselerin idarecisi olarak onu hayalimde resimlemeye yetecek kadar vakit buldum. Benim görevim kalma sürem ve beni gönderen makam konusunda tatmin olacak kadar bilgi aldıktan sonra konuşmaya başladı. Klinik açma düşüncemle yakından ilgilendi. Özellikle frengi tedavisi konusunda uzun uzun konuştu. Bunu tedavi edecek ilacın bende bulunmasını arzu ettiğini söyledi. Bu konuda benimle işbirliği yapacağı sözünü vererek, Amerika'yı çok sevdiğini ifade etti.
Kaynak1: Blanche Norton, The Lame Mayor of Kerasund, 1920; s.286-328 (çevirmen Ergun Hiçyılmaz)
Kaynak2: Geçmiş Zaman Olur Ki, Star Dergisi, sayı:131 (17.04.1994), s.28-31
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)